Türkçe’mizde sıklıkla kullanılan bu deyim aslında adalet anlayışının tükendiği dönemlerde karşımıza çıkar. Kabahatin ve yanlışın bir kişiye yüklenmesi anlamında kullanılan deyim kendini savunamayacak, güçsüz insanların içinde bulunduğu durumu ifade etmektedir. Malum, siyasette güçlü olanın rakip olarak gördüğü zayıf tarafı veya güçlenmekte olanı saf dışı bırakmak için eylemde bulunması alışılagelmiş bir tavırdır. Ancak bir siyasi organizasyonun kendi kadrolarının meşruiyetini koruma adına hatta dikkatleri kendi partisinden başka yerlere çekmek için mesai arkadaşlarını, parti üyelerini milyonların önünde hedef tahtasına oturtarak onun tüm kişilik haklarını ayakaltına alması pek de alışık olduğumuz bir durum değildir.

Aranan Kurbanı Özgür Özel Buldu!

CHP’nin Antalya mitinginde, Manavgat’ta gerçekleştirildiği iddia edilen rüşvet ve yolsuzluk konularına değinen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tüm suçlamaları CHP üyesi ve Manavgat Belediyesi eski Başkan Yardımcısı Engin Tüter’e yükledi.

Özgür Özel Antalya mitinginde yaptığı konuşma da “Baklavacı” lakabıyla andığı CHP’li Manavgat Belediyesi eski Başkan Yardımcısının rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarından 1 ay önce “kaçak içki ve uyuşturucu işinden” dolayı emniyet güçleri tarafından içeriye alındığı ve baskıyla savcılıkla iş birliği yapmaya zorlandığı, bunun neticesinde de muhbir olarak baklava ve viski kutusu operasyonlarının bir aparatı haline getirildiğini vurguladı. Yani tüm suçu Engin Tüter’e yıkarak Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara ve ekibine yöneltilen iddiaları ağzına almadan Engin Tüter’i komplo kurmakla itham etti. Bunu yaparken de kullandığı dil manidar bir yönlendirme içeriyordu. Eski Başkan Yardımcısını “Kaçak içki ve uyuşturucu işleri” ile ilgilenmekle suçladı ama bundan neyi kastettiğini açıklamadı. Örneğin eski Başkan Yardımcısı kaçak içki işinin hangi ayağındaydı: üretici mi aracı mı? Eğer böyleyse kaçak içkiyi nereye ve kimlere satıyordu? Uyuşturucu işi derken kastedilen onun içiciliği mi yoksa satıcılığı mıdır? Eğer üretiyor ya da satıyorsa bunun alıcıları kimlerdir?

Sayın Özgür Özel kendisini savunamayacak durumdaki bir partilisini hedef tahtasına oturtuyorsa bizde hakkaniyet gereği kendisine bu soruları yöneltir ve akabinde kendilerine “siz nerden biliyorsunuz, yanında mıydınız? Bunları söylerken hangi polis ya da savcılık tutanaklarına dayanıyorsunuz?” sorularını ilaveten sorarız.

Antalya mitinginde Özgür Özel’in anlattıkları yolsuzluk ve rüşvet iddialarını içeren operasyondan son bir ay önceki döneme ait. Savcılıktan yapılan açıklamalar ise teknik takibin operasyondan dört ay önce başladığı yönünde. Yani Özgür Özel’in açıklamaları, soruşturma da iddia edilen suçların merkezinde yer alan ki Niyazi Nefi Kara ve ekibine dair ileri sürülen iddiaların içeriğiyle ilgili değildir. Özgür Özel’in bu tavrı Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisinden konuyla ilgili yapılan açıklamaları ve MASTOB Başkan Yardımcısı Zafer Süral ve bazı otel sahiplerinin ifşalarındaki iddiaları yanıtlamaktan çok uzak. Hatta diyebiliriz ki Özgür Özel’in bu tutumu rüşvet ve yolsuzluk iddialarını sulandırmayı amaçlamıştır.

Özgür Özel’in Antalya mitingindeki açıklamaları dikkatleri rüşvet ve yolsuzluk iddialarından eski Başkan Yardımcısının şahsına çekme arzusunda olduğunu gösteriyor. Daha geçen hafta Halk TV’de İsmail Saymaz’a “orada sıkıntı var” diyen Özgür Özel, bir hafta sonra sıkıntı var dediği ve İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılan Niyazi Nefi Kara ve ekibine dair iddia edilen suçlamaların hiçbiriyle ilgili bir açıklama da bulunmadan onlar aleyhinde ifade veren kişinin itirafçı olma sürecine yöneliyor. Kısacası Antalyalı ve Manavgatlının aklıyla alay ediyor.

CHP Bir Dava Partisi Olabilir mi?

Evet, CHP bir zamanlar dava partisiydi. Batılı reformların sürdürülerek Türk aydınlanmasını gerçekleştirmek suretiyle Türkiye’nin laik ve ulusalcı bir anlayışla kalkınmasını sağlamayı hedefleyen bir davaya sahipti. Bu davayı hayata geçirmek içinde CHP üye kayıtlarında, il, ilçe, belde, mahalle, genel merkez heyetlerinin kurulması sürecinde kent kültürü ile büyümüş, medeni, vizyoner insanları tercih eder ve bunlarla çalışırdı. Kılı kırk yararlardı. En azından Deniz Baykal devrilinceye kadar durum buydu.

Özgür Özel’e ve CHP’li Antalya ve Manavgatlı idarecilere sormak lazım eski Başkan Yardımcısı bir günde mi “kaçak içki ve uyuşturucu işiyle” ilgilendi? Eğer bir insan bu işlerdeyse bunun mutlaka uzun bir zamana dayanan geçmişi olması gerekmez mi? Manavgat gibi herkesin herkesi tanıdığı bir yerde eski Başkan Yardımcınız ile ilgili iddia edildiği gibi böyle bir durumun olduğu bilinmiyor muydu? Eğer biliniyorduysa neden partiye kabul edildi ve neden onu Belediye Başkan Yardımcılığına getirdiniz? Diyelim ki bilinmiyordu o halde neden sokaktan geçen bir insanı partinize kabul etmiş gibi konuşuyorsunuz? Eski Başkan Yardımcınıza makam verme sürecinde onunla ilgili neden kapsamlı bir araştırma yapmadınız? CHP’ye her isteyen üye olabilir mi veya CHP yönetimi makam dağıtırken herhangi bir kritere bakar mı? Eski Başkan Yardımcınız makamına eş dost, hısım akraba ilişkisiyle mi atandı?

Eğer eski Belediye Başkan Yardımcınız ehliyet ve liyakatten uzak mikro milliyetçi eğilimler nedeniyle atandıysa bu durum çokça eleştirdiğiniz AK Partinin “ahbap çavuş kapitalizmine” ve “yandaş kayırmacılığına”, partizanlığına sizin de teslim olduğunuz anlamına gelmez mi?

Yukarıda dediğimiz gibi mesele “kaçak içki ve uyuşturucu” meselesi değil. Mesele tamamen “Vurun Abalıya” meselesi. CHP Genel Merkezi eski Başkan Yardımcısına her şeyi diyor, muhtemelen demeye de devam ederek linçi sürdürecek. Bu yolla da Niyazi Nefi Kara ve onun büyük çoğunluğunu akrabalarından, köy günlerindeki arkadaşlarından oluşan yönetici ekibinin meşruiyetini korumaya çalışacakmış gibi görünüyor.

Yanlış Yönlendirmeyi Kim Yapıyor: CHP mi Savcılık mı?

Özgür Özel’in “Kaçak içki ve uyuşturucu işinden” şeklindeki bir suçlamayla eski Belediye Başkan Yardımcısını hedefe oturturken Antalya Cumhuriyet Savcılığı “… Bunun dışında iddia edildiği gibi başsavcılık tarafından ikinci bir kez ifade alınmamış, ilgililer hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden soruşturma yapılmamıştır.” diyerek Özgür Özel’in halkı yanılttığını açıkladı ve halkı yanıltmaktan dolayı da Özgür Özel hakkında soruşturma başlattı.

Herkesçe malumdur ki ülkemizde 1961 Anayasasından beri kuvvetler ayrılığı uygulanmaktadır. Yani beğenseniz de beğenmeseniz de yargı aynı yürütme ve yasama gibi bir güçtür. Yasama ve yürütme erklerine ne kadar güveniyor ve ne kadar samimi buluyorsanız yargı gücünü de o derece samimi bulmanız ve güvenmeniz gerekir. Dolayısıyla da kime itibar etmeliyiz? “Vurun Abalıya” diyen Özgür Özel’e mi yoksa savcılık makamına mı?

CHP bir özeleştiri yapmadan dikkatleri başka yöne çekmek için bu türlü söylemelere devam ederse vay Türkiye’nin haline. CHP’nin “yanlış adamları partiye kabul ettik, onlara makam verdik, üzgünüz” mealinde söylemlerde bulunması gerekirken “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” mantığıyla hareket etmesi CHP’nin sadece yolsuzluklar karşısındaki samimiyetsizliğini gösterir. Devrimci ve sosyalist jargonda önemli bir yere sahip olan öz eleştiri verme kültürünü ağzını her açtığında devrimci olduğunu iddia eden CHP’nin Manavgatlı siyasileri bugünlerde hiç ağzına almıyor. Bu sözde devrimcilerin topluma karşı bir öz eleştiri vermemesi de oldukça manidar. Nasıl ki yeşil palto giymekle ve elleri yumruk haline getirmekle devrimci olunmuyorsa birilerini yerin dibine sokarak da rüşvet ve yolsuzluk iddialarından arınamıyorsunuz.

Kalın sağlıcakla.

ömerkaçmaz